Görüş Bildir
Haberler
Depremin Ardından Her Şeyi Bırakıp Yardıma Koşan İnsanların Tanık Olduğu Şeyleri Öğrenince Yutkunamayacaksınız

Depremin Ardından Her Şeyi Bırakıp Yardıma Koşan İnsanların Tanık Olduğu Şeyleri Öğrenince Yutkunamayacaksınız

Eda Aytekin
05.02.2024 - 22:34 Son Güncelleme: 06.02.2024 - 16:01

6 Şubat Kahramanmaraş depreminin üstünden tam 1 yıl geçti. Yakınlarını ve eski güzel günlerini kaybetmiş insanlar bölgede ayakta kalmaya çalışıyor. Deprem haberini alır almaz yardıma koşanların anlattıkları ise insanın boğazını düğümlüyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

O kara günün üstünden tam 1 yıl geçti ama acısı hiçbir şekilde geçmiş değil. Kahramanmaraş depreminin ardından her şeyi bırakıp bölgeye yardıma giden insanlara akıllarında kalan o anları sordum. İnsan bunları dinlerken yutkunmaktan utanıyor.

O kara günün üstünden tam 1 yıl geçti ama acısı hiçbir şekilde geçmiş değil. Kahramanmaraş depreminin ardından her şeyi bırakıp bölgeye yardıma giden insanlara akıllarında kalan o anları sordum. İnsan bunları dinlerken yutkunmaktan utanıyor.

"Her şey üst üste yığılmış tepelerden oluşuyordu"

"Her şey üst üste yığılmış tepelerden oluşuyordu"

'Distopik bir film seti gibiydi. Hava -20'lerde, korkunç bir soğuk vardı. Depremin hemen ardından bölgeye gittiğimizde ilk fark ettiğim şey koordinasyonsuzluk oldu. Tepeler hatırlıyorum: donmuş ekmek tepesi, giysi-ayakkabı tepesi, topkek tepesi, donmuş su tepesi... Sokaklarda öylece yığılmış bir sürü yardım vardı ama ihtiyacı olan insanlara ulaşması çok sıkıntılıydı.

Depreme yakalanıp evsiz kalan ya da evine giremeyen insanlar, okulda kartonların üzerinde yatıyordu. Onlar yatarkeb üzerlerinden atlayarak geçmek gerekiyordu. Tuvalet diye bir şey kalmamıştı, herkes ortalığa yapıyordu çaresizlikten. 

Yol boyu tırlar hatırlıyorum, kilometrelerce tır konvoyları İlaç gelmiş haberi yayılınca insanlar gelmişlerdi. Yaşlı bir teyze olayın şokunu yaşadığı için gelip bizden kolajen istemişti. 

Herkesin ayakları çıplaktı o soğukta, çoğunda terlik bile yoktu. Her yerde yıkılmış binalar, başında umutla bekleyen insanlar vardı. Koordinasyon krizi sebebiyle köylere hemen ulaşılamadı bile.

Yeni yapılmış ama ağır hasarlı bir sürü bina vardı. Hatta bir site vardı, daha içinde oturum başlamamış ama ağır hasarlı olduğunu gözle görebiliyordunuz.'

(Derya, Ankara'dan Elbistan'a gitti)

"Artık Antakya diye bir yer yok"

"Artık Antakya diye bir yer yok"

'İstanbul’dan uçakla Adana oradan da karayolu ile Antakya’ya ulaştım. Beni ilk etkileyen şey havanın toz bulutu içerisinde olmasıydı. Neredeyse sağlam bina kalmamıştı. Her taraf moloz yığınları, binaların altında kaldığı için hasarlanmış arabalarla doluydu. Tırımızın bulunduğu bölge konteyner kentler bölgesiydi. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden yardımlarla kurulmuş konteyner kentler mevcuttu. Ben vardığımda tırımız diğer konteyner kente hareket etmek üzereydi. Yerleştiğimiz yer yine hasarlı binalar arasına kurulmuş bir konteyner kentti. Kendi çamaşırhanesi, tuvalet ve banyosu mevcuttu. Ama yemek küçük bir ticari araçla getirilip dağıtılıyordu. Kentte kalanlar halkın gidecek başka yeri olmayan kesimiydi. Biz elimizden geldiğince çocukları eğlendirmeye, kafa olarak bulundukları ortamdan çıkartmaya çalışıyorduk. Dönüş yoluna geçerken en azından kent merkezinden bir tur atarak dönmek istedim. Ama sadece saat kulesinin oraya kadar gidip dönmek zorunda kaldım. Çünkü yol kenarları her an yıkılabilecek hasarlı bina doluydu. Beni en çok etkileyen artık neredeyse Antakya diye bir yerin kalmamış olması ve bunun yanında kalan halkın bir şekilde hayata tutunmaya çalışmasıydı.'

(Serkan, İstanbul'dan Antakya'ya gitti)

"Boşta duran çadırı alıp erzak istasyonu yaptım"

"Enkazdan çıkan eşini ve çocuklarını görünce 'Beni neden çıkarttınız?' diye ağlamaya başladı"

"Enkazdan çıkan eşini ve çocuklarını görünce 'Beni neden çıkarttınız?' diye ağlamaya başladı"

'Bir binanın enkazına yardıma gittik. Kimisi canlı kimisi cansız tüm bina sakinlerini çıkarttık ama sadece bir aile kalmıştı. Ailenin babası kenarda beklerken iki çocuğunu ve eşini birbirlerine sarılmış halde cansız olarak çıkarttık. Adam onları görünce 'Beni neden çıkarttınız?' diyerek ağlamaya başladı'

(Ahmet)

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

"Enkaz altından 'kavanozlar kırılmıştır, elinizi kesmesin' diye seslendi"

"Enkaz altından 'kavanozlar kırılmıştır, elinizi kesmesin' diye seslendi"

6 şubat pazartesi sabahı haberi alır almaz Kahramanmaraş'a giden Umut, ekiple birlikte yüzlerce insanı enkaz altından çıkartmış. Kendi imkanlarıyla kar buz demeden Kayseri'ye gidip jeneratör alıp gelmişliği de var.

4 kişilik aileyi enkaz altından çıkartırken yaşadığı o anı da şöyle anlatıyor: 

'Hatice Abla aşağıdan bizi düşünüyor, kavanozlar kırılmıştır elinizi kesmesin dedi, ağlamamak için zor tuttum kendimi. 

Hatice Ablanın bir ayağı kırık, dolap üstüne düşmüş, ama morali yerinde, ailesini uyutmuyor konuşuyor sürekli ağlayan bebeği teskin ediyor, bize laf yetiştiriyor, mandalina istedi bizden'

(Umut, İstanbul'dan Kahramanmaraş'a gitti)

Enkazdan çıkan deprem tatbikatı resmi

Enkazdan çıkan deprem tatbikatı resmi

Umut bu resmi bir enkazdan çıkartmış ama Zehra'nın akıbetini bilmediğini söylüyor. Umarız hayattadır Zehra...

"Bir babanın yaşadığı tek mutluluk çocuğunun mezarının olabilecek olmasıydı."

"Bir babanın yaşadığı tek mutluluk çocuğunun mezarının olabilecek olmasıydı."

'Depremin ilk günü Zonguldak’tan hareket etmek için hazırlıklara başladık ancak planladığımızdan daha fazla yardım geldiği önce doktor arkadaşları sağlık bakanlığı vasıtasıyla ilk gün İskenderun Devlet Hastanesine uğurladık. Yardımları hazırladıktan sonra bir sonraki gün iki Van araç bir binek araç ve bir arazöz ile yola çıktık. Bu sırada ailemden özel maden ocağı işleten ve daha önce deprem tecrübesi olan akrabalarım valilikten izin bekledikleri için Zonguldak’ta kaldı. Yol durumunu takip ederek İskenderun’a kadar sıkıntısız ulaştık. Daha önce 99 depremini yaşadığım için İskenderun’un görece daha iyi durumda olduğunu farkettim. Antakya’ya hareket etmeye çalıştık ve saatler sonra ulaşabildik. Başka şehirlerden ulaştığımız başka yardımlar getiren arkadaşlarla Antakya da belirlediğimiz noktada buluşacaktık ancak mümkün olmadı. 

Plansızlık o kadar büyüktü ki yardımlar ve iş makineleri sadece gelip şehrin girişinde bekleyebiliyordu. Kendimizce belirlediğimiz görece ulaşılması daha zor olan bir meydanda su, ekmek, çocuk bezi, battaniye gibi malzemelerin bir kısmını dağıtabildik. Zonguldak’ta hala onay bekleyen madencilerimizi de onay almadan yola çıkardık ve tekrar iskenderun da buluştuk. Orda belirlediğimiz müstakil bir evi kendimizce yardım merkezi yaparak diğer illerden tanıdıklarımızdan gelen ancak dağıtımı bir türlü yapılamayan tüm yardımları orada stokladık. Sonrasında daha küçük araçlarla, bölgenin gençlerini yanımıza alarak, merkezimizden daha hızlı bir şekilde dağıtım yaptık.

Daha önce Gölcük depreminde, Van depreminde ve pek çok maden göçüğünde çalışmış arkadaşlarımız sadece kazma kürekle yanımıza ulaştılar. Yol kenarında yardım için bekleyen ama nereye gideceğini bilmeyen bir ekskavatörü yanlarına alarak yine belli belirsiz bir binada arama kurtarma yapmaya başladılar. Maalesef 3. 4. gün olmasının da etkisiyle canlı kimseye ulaşamadık ama sadece bir binada 30 kadar insanın cansız bedeninin ailelerine ulaşmasına yardımcı olduk. İlk gün hazır olan ve tecrübesi olan madencilerimizi ilk gün oraya ulaştırsaydık ve pek çok yardım doğru organize edilseydi çoğu insanın hayatına dokunulabilirdi.'

İskenderun Devlet Hastanesinde doktor arkadaşı ziyaret ettiğimizde bahçede yaşadığım manzarayı ömrüm boyunca unutamam.

Ceset torbasının içinde kucağında çocuğunun naaşını taşıyıp, binek bir araca koyup hastaneden uzaklaşan babanın “mutluluğunu” gördüm. Yaşadığı tek mutluluk çocuğunun mezarının olabilecek olmasıydı.

Çocuk yaşlarımda 99 depremini yaşadım. 3-5 saat önce top oynadığım insanların öldüğünü öğrendim. Tüpraş’ın patlama riskine karşı tüm mahalle boşaltılırken insanların yakınlarını enkaz altında bırakıp gitmek zorunda kaldığını gördüm. Ama bir babanın evladının ölüsünü bulduğu için sevinmesi gibi hiçbiri beni etkilemedi. Maalesef 5-10 aklı selim insan olarak kendi çapımızda yapabildiğimiz organizasyonu kamu kurumları yapamadı. Yardımlar, yardıma gelen insanlar çok fazlaydı ama hiçbiri organize edilemedi.

(Üsame, Zonguldak'tan Antakya'ya gitti)

Bu içerikler de ilginizi çekebilir

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Aslaytoran

Şu salak emojileri koyan kişiler, Allah belanizi versin

oylum savrukcu

Türkiye’nin her şehrinin altından fay geçiyor. Belki kendileri de bir gün göçük altında kalır.

s.rtc

Gülen emojiye tıklayan şerefsiz. Umarım enkazda böğüre böğüre ölürsün

Shot

Bir şeyleri unutmamak için anmak , yad etmek bu ülkede hiç bir işe yaramıyor. Tekrar o acıların yaşanmaması için ÇARE ÜRETMEKTEN BAŞKA YOL YOK.!!!