Görüş Bildir

Yargı Haberleri

Yargı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Yargı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Dünya Genelindeki Irkçı Yönetimler, Feci Sonları ve Eşitlik Savunucuları
Tarihsel süreçte pek çok ırkçı rejimin, bu tür düşünceleri benimseyen toplulukların olduğu bir gerçek. Ama bu rejimlerin büyük yıkımlarla sonuçlandığı da bir gerçek. Irkçı rejimlerin sonlandırılma süreçleri, genellikle karmaşık ve çok yönlü olsa da halk hareketleri, askeri müdahaleler ve uluslararası baskılar belirgin etken olmuş.Irkçı politikalar uzun vadede toplumsal huzursuzluk, ekonomik gerileme uluslararası izolasyon gibi, olumsuz sonuçlar doğurmuş.İşte bazı öne çıkan ırkçı rejimler ve sonları:
Songül Öden'i Yakından Tanıyalım
Bugün sizlere ünü sadece Türkiye’de değil Ortadoğu, Balkanlar hatta Rusya’ya ulaşmış bir oyuncumuzdan bahsedeceğiz. Kendisi 1979 Diyarbakır doğumludur. Bizler onu Gümüş dizisinde gördük ilk. Gümüş dizisinde oldukça başarılı bir performans sergiledi. Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı Mehmet karakteri ile kendisinin oynadığı Gümüş karakterinin aşkı, efsanelerden biri oldu dersek yanlış bir yargı sürmüş olmayız herhalde. Songül Öden Gümüş karakterinin naifliğini ve gerçekliğini bizlere gösterdi. Naif , duygusal ve gerçek rol kabiliyeti olanlardandı. Gümüş dizisi Ortadoğu’ da da merakla takip edilmeye başlandı. Orda da karakterin naifliği ve gerçekliği ekranları başına kilitledi izleyiciyi. Daha sonra Vazgeç Gönlüm ve Mükemmel Çift dizilerinde de oynadı. Özellikle Mükemmel Çift’ te oynadığı karakter daha vamp bir roldü ve onu da başarı ile canlandırdı. Ve son olarak onu Umutsuz Ev Kadınları’ndaki Yasemin rolüne hayat verirken gördük . Dizi bir uyarlama ve Songül Öden oynadığı karakterin hakkını sonuna kadar verdi. Hülya Avşar ve Yavuz Bingöl’e başrolünü paylaştığı 72. Koğuş sinema filminde de gayet iyi bir iş ortaya çıkarmıştı. Bizler onu sadece sinema ve dizilerde de seyretmedik . Tiyatroda da baya güzel işlerde seyrettik kendisini. Songül Öden deyince aklıma gerçek ve doğal bir oyunculuk gelir . Kıymeti bilinmesi gereken oyuncuların başında gelir
AKP'den İstifa Eden Vekillerden 'Demokrasi Bildirisi'
Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, kendisi başta olmak üzere eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile milletvekilleri Hakan Şükür, Hasan Hami Yıldırım, Haluk Özdalga ve Erdal Kalkan adına 'Demokrasi Bildirisi' okudu.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen İdris Bal, Türkiye'nin geçmişte antidemokratik süreçler yaşadığını, 28 Şubat süreci ve o süreçte yaşananların hafızalarda tazeliğini koruduğunu vurguladı. Son dönemde Türkiye'nin yine antidemokratik bir süreç içerisine girdiğini belirten Bal, 'Ülkemiz hem İslam Dünyası, hem de gelişmekte olan ülkeler açısından model ülke olarak kabul edilirken, son gelişmelerle model olmak bir tarafa kendisi bölgede bir sorun haline gelmektedir. Bu anlamda hem 28 Şubat sürecinin yıl dönümü olması nedeniyle, hem de içinde bulunduğumuz anti demokratik adımların atıldığı bu süreçte demokrasiye, şeffaflığa, hesap verebilirliğe barışa, ortak yaşam bilincine, evrensel değerlere inanan insanlar olarak, hayati konuların kamuoyuna hatırlatılmasının faydalı olduğunu düşünerek aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyoruz.' dedi. Bal'ın okuduğu Demokrasi Bildirisi şöyle: 'Darbe meşru olmayan yollarla, Anayasa’da ve yasalarda yer almayan bir şekilde gücü elde etmektir. Darbe sadece silahla, tankla yapılmaz. Şu anda yürütme, yasamadaki çoğunluğu da arkasına alarak yargıyı kontrol etmektedir. Bu aslında adı konulmamış bir darbedir. Türkiye’de sistem tıkanmıştır. Türk demokrasisinin istikrarı, imajı ve hukuk devleti gereği sistemin önü açılmalı, Türkiye normalleşmelidir.Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuvvetler ayrılığı yöneticilerin, yönetimin ceberutlaşmaması, diktatörleşmemesi için demokrasilerde temel kural haline gelmiştir. Türkiye’de şu anda kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmıştır. Yargı, yürütme ve yasamanın çoğunluğunun kontrolüne girmiştir. Derhal kuvvetler ayrılığı tesis edilmelidir. Yeni yasalaşan HSYK düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. Yargıyı kontrol ve baskı amaçlıdır. AB normları açısından kabul edilemez bir düzenlemedir. Yargı bağımsızlığı acilen tekrar tesis edilmeli ve baskılar sona ermelidir. Hakim ve savcıların keyfi olarak yer değişikliğine tabi tutulması kabul edilemez ve bu yargıya, yargı bağımsızlığına bir müdahaledir. On bin civarındaki polisin bir gerekçe gösterilmeden, tasfiye mantığı ile yerlerinin değiştirilmesi, özellikle terörle mücadele, organize suçlar, mali suçlar, istihbarat gibi yerlerdeki mesleki tecrübesi olan kişilerin yerlerinin değiştirilmesi, ülkenin iç huzuru ve güvenliği açısından önemli zafiyetler oluşturabilir. Şeffaflık, demokrasinin temel prensiplerinden biridir. Bunun için ise düşünce ve ifade hürriyeti medyanın, STK’ların, Düşünce Kuruluşlarının ve Üniversitelerin özgür olması şarttır. Birçok örnekle sabit olduğu gibi, özellikle Türkiye’de medya ve medya mensupları üzerinde baskılar bulunmakta, talimatlar verilmektedir. Medya ve medya mensupları üzerindeki baskılar kabul edilemez, her kesime yönelik tüm baskılar derhal sona ermelidir. Üniversite ve düşünce kuruluşları bağımsız olmalıdır. Baskı altında hür düşünce gelişemez, hür analizler çözümlemeler yapılamaz. İnternet düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. İnternet düzenlemesindeki kararlar ülkemizi maalesef bir muhaberat devleti yapma yolunda alınan kararlardır. MİT’e dair düzenleme demokratik bir toplumda kabul edilemez niteliktedir. İleride operasyon yetkisi suiistimallere, ciddi sorunlara yol açabilir. Denetim eksikliği ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Yaşanan olaylar açısından baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı üzerine düşen görevi yerine getirememiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik olmakla beraber devlet kurumlarının arasında ahenkli bir çalışmak gibi bir görevi vardır. Ancak son süreçte ülkenin sistemi açısından son derece kritik gelişmeler yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanı bu misyonunu yeterince yerine getirememiştir. Özellikle özgürlüklerin son derece önem kazandığı, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği, internetin bir insanlık hakkı olduğu bu dönemde internetin doğasına aykırı olan bir internet yasasını onaylaması daha sonra HSYK düzenlemesini onaylaması bunun bir göstergesidir. Yolsuzluklara, yargının kontrol ediliyor olmasına karşı ciddi, net uyarılarda bulunamamıştır. Hesap verebilirlik, demokrasinin bir gereğidir. Sayıştay güçlendirilmeli, yetkileri iade edilmeli, statüsü dünyadaki birinci sınıf demokrasilerdeki yere getirilmelidir. Partiler kurumsallaşmalı, lider partisi olmaktan çıkmalıdır. Liderlerin partisi algısı, partilerin lideri algısına dönmelidir. Parti içinde tahammül gücü, hazım kapasitesi artmalıdır. Parti içi demokrasi ve milletvekili saygınlığı, bağımsızlığı olmadan gerçek bir demokrasi tesis edilemez. Bunun için ise başta seçim kanunu değiştirilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Parti içerisinde öz eleştiri, beyin fırtınası, istişare yapabilecek mekanizmalar geliştirilmelidir. 'Tabular' üzerinden siyaset bitmelidir. Din, tarih, Atatürk, laiklik ve her türlü klasik tabu üzeriden siyaset sona ermelidir. Bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, Ateist ya da başka biri dünyanın her yerinde siyaset yapabilmelidir. Siyasetin ön şartı içinde siyaset yapılan toplum ile toplumun farklı renkleri ile barışık olmak, onların inançlarını, kültürlerini yaşayabilmeleri için imkan hazırlamak ve onların toplumun ve devletin farklı yerlerinde yer alabilmeleri için uygun meşru kanallar açmaktır. Siyaset projeler üzerinden yapılmalıdır. Türkiye’de siyasi partiler arasındaki ideolojik makas çok açıktır. İdeolojik makas daralmalı, partiler birbirleri ile savaşmaya hazır aktörler olarak algılanmak yerine, hizmette yarışan dost aktörler olarak algılanmalı ve partiler arası ilişkiler çatışma yerine işbirliği, istişare, beyin fırtınası formatına oturtulmalıdır. Siyaset yatırım alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Siyasete, servetine servet katmak, almak için değil, vermek için girilmelidir. Şeffaflık, hesap verebilirlik, medya bağımsızlığı, bağımsız- tarafsız yargı, ideal bir ihale kanunu gibi unsurlar bu bağlamda son derece önemlidir. Türk siyasetinde köşeli, ilkeli, medeni, cesur, kişilere değil ilkelere kendini adamış, demokrat, özgür insanlar daha fazla yer almalıdır. Dış siyasetimiz tekrar barış mantığına, kazan kazan mantığına, tıpkı Suriye ile İsrail’i barıştırmak için arabuluculuk yaptığı model bir formata geri dönemlidir. Ne şekilde olursa olsun, kimler karışırsa karışsın, her türlü yolsuzluk sonuna kadar soruşturulmalı, yargılanmalı ve yolsuzluğa giden tüm yollar kapatılmalıdır. Siyasetçilerin kişisel hırsları ve kariyerleri için devlet sistemi bozulmamalıdır. Devletin DNA’ları ile oynanmamalıdır. Sistemdeki bozukluk ekonomik istikrarsızlığı getirecek ve zaten borçlu olan toplumu daha da borçlu ve ekonomik olarak sıkıntılı hale getirecektir. Siyasal ahlak montaj argümanlarıyla harcanacak kadar değersiz değildir. Siyasal ahlakın korunması en başta siyasetçinin görevidir. Gerçek neyse bağımsız kurumlar tarafından ortaya çıkarılmalıdır. Bu ülkede bir daha ne 28 Şubat yaşanmalı ne de insanların birbirlerini bitirme planları yaptığı, fişlemelerin yapıldığı antidemokratik uygulamalara müsaade edilmelidir. Evrensel değerlerin ve projelerin hazırlandığı, gençlere, kadınlara ve girişimcilere yeni imkanların tanındığı yeni hikayelere, makul olana, evrensel standartlara ve gerçek birinci sınıf demokrasiye ihtiyaç vardır.Cihan
'Erdoğan Yargıya Müdahale Etti' İddiası
Youtube’daki ‘BAŞ ÇALAN’ hesabında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçtiği edilen telefon görüşmelerinin kayıtları yayınlandı. Başbakan Erdoğan ve Sadullah Ergin arasında geçen telefon konuşmalarını içerdiği iddia edilen kayıtta; Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) Aydın Doğan’a karşı Semaye Piyasası Kanunu’na muhalefetten açtığı dava değerlendiriliyor. Aydın Doğan’ın yargılandığı davanın duruşması öncesinde eski Adalet Bakanı’nı arayan Başbakan Erdoğan, Sadullah Ergin’in dava sürecini yakın takibe alması için talimat veriyor. Duruşma sonrası Sadullah Ergin’i tekrar arayan Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan’ın aldığı beraat kararından kendisinin duyduğu rahatsızlığı belirtirken, SPK’nın da ‘şok’ olduğunu söylüyor. Beraat kararını veren hakimin Alevi olduğunu söyleyen Sadullah Ergin, kararın Yargıtay tarafından bozulacağına dair Başbakan’a teminat veriyor. Başbakan Erdoğan ise, SPK’nın hassasiyetini ‘kesinlikle bunların mahkûm olması lazım’ sözleriyle belirtiyor. Dosyanın görüleceği Yargıtay Ceza Kurulu’ndaki kişi sayısının kaç olduğunu soran Başbakan Erdoğan,Sadullah Ergin’den “25-30 kişilik bir yapı” cevabını alıyor. Başbakan, yeni çıkarılan kanunla kişi sayısıyla oynayıp oynamadıklarını sorarken; Sadullah Ergin ise yapılan değişiklikle avukatlıktan gelen 2000′e yakın kişinin sisteme dahil olduğunu söylüyor. Zete
Erdoğan'dan Tahliye Açıklaması: 'Adalet Yerini Buldu'
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalı kapsamında düzenlenen operasyonda tutuklanan eski bakan çocukları ve Rıza Sarraf'ın tahliye edilmesine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan ilk yorum geldi. Partisinin Balıkesir mitingine katılan Erdoğan, mitingin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. Erdoğan, tahliyeler için 'Adalet yerini buldu' dedi.  Cumhuriyet
Bahçeli'den 'Tahliye' Açıklaması
MHP lideri Devlet Bahçeli, 17 Aralık operayonundaki tahliyelere ilişkin yaptığı açıklamada; '17 Aralık 2013 tarihinden itibaren yakayı ele veren hırsızlar, rüşvetçiler, kaçakçılar, kara para tacirleri, hazine soyguncuları birer birer serbest kalmakta, cezaevinden çıkmaktadır. Başbakan Erdoğan hırsız ve rüşvetçileri yargının elinden almış, milli vicdanlarda derin bir yara açmıştır' dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli, 17 Aralık operasyonundaki tahliyeleri, yaptığı yazılı açıklamayla değerlendirdi. Bahçeli açıklamasında; ' Başbakan Erdoğan hırsız ve rüşvetçileri yargının elinden almış, milli vicdanlarda derin bir yara açmıştır' dedi. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 17 Aralık operasyonunda Reza Zarrap, Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan, Özgür Özdemir ve Hikmet Tuner'in tahliye edilmesini değerlendirdi. Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinin en bunalımlı günlerini yaşadığını ileri sürerek; ' Nice acı ve fedakârlıklarla kazanılmış son yurdumuz kapkara bir dönemden geçmektedir. Mensubu olmaktan şeref duyduğumuz aziz Türk milleti suçluların, günahkârların, haramı helale tercih eden şeytani hesapların dayanılmaz baskı ve ağırlığı altındadır. 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren yakayı ele veren hırsızlar, rüşvetçiler, kaçakçılar, kara para tacirleri, hazine soyguncuları birer birer serbest kalmakta, cezaevinden çıkmaktadır. AKP'nin yan kolu ve arka odası haline getirilen güdümlü yargı; '17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu'nda yakalanarak demir parmaklıkların arkasına koyulan suçluları gruplar halinde salıvermektedir. Ayakkabı kutusuna 4,5 milyon dolar para koyan banka müdürü serbesttir. Türk milletine küfreden, devlet kasasından aşırılan paralarla medya havuzları kuran, aldıkları ihalelerden bakanlara ve Başbakan'a yüzde veren yandaş işadamları dışarıdadır. Bugün itibariyle yatak odalarından para sayma makinesi ve yedi adet kasa çıkan bakan çocukları özgürdür. Dahası bakanları rüşvete bağlayan, devletin mahremine girerek hükümeti gayri meşru paralarla satın alan, her türlü suç ve kepazeliğin faili olan İranlı sözde işadamı 74 gün sonra cezaevinden kurtulmuştur. Nitekim Başbakan ve hükümetinin telkin ve tesiri altında kalarak adaleti linç eden İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi bugün itibariyle söz konusu İranlı işadamı ve malum iki bakan çocuğuyla birlikte beş kişiyi tahliye etmiştir. Adı geçen mahkemenin kararı adaletin alnına çalınan kara bir lekedir. Başbakan Erdoğan hırsız ve rüşvetçileri yargının elinden almış, milli vicdanlarda derin bir yara açmıştır' dedi. 'GİTTİKÇE YAYILAN GÜVENSİZLİKLERDEN BAŞBAKAN VE HÜKÜMETİ SORUMLU OLACAKTIR' MHP lideri, yaşananların 'rezalet' diye nitelendirerek açıklamasına şöyle devam etti; 'Başbakan Erdoğan Türk milletini ayakta tutan bütün milli ve manevi değerlere kasten, bilerek ihanet etmektedir. Üçüncü dünya ülkelerinde bile görülmeyecek kadar tarafgir, bağımlı ve siyasi hale gelen yargı sonunda Başbakan'ın kollarında can vermek üzeredir. Yandaş hakim ve savcılar aldıkları emirlerle rüşvet ve yolsuzluk kirine bulaşmış bütün suçluları güvenceye almış, taşları bağlayarak haramileri bırakmışlardır. Bundan sonra olabilecek tüm çalkantılardan, tüm olumsuzluklardan, devlete ve kurumlarına karşı gittikçe yayılan güvensizliklerden Başbakan ve hükümeti sorumlu olacaktır. Şu da iyi bilinmelidir ki, Türk milleti sıradanlaşan ve arsızlaşan hukuksuzluklara onay vermeyecek, muhterem ve muhteşem varlığına sahip çıkacaktır. Hırsızların özgürlüğü, soyguncuların hâkimiyeti, telefonlarda çalıntı para temizliği telaşında olanların egemenliği inanıyorum ki uzun sürmeyecektir. Aksi takdirde milli bir felaket, milli bir mahviyet ve topyekûn çöküş kaçınılmazdır. Siyasi aidiyeti, ideolojik görüşü, kökeni ve yöresi ne olursa olsun tüm Türk vatandaşlarını hukuka destek vermeye, iradelerine ve kendi haklarına arka çıkmaya çağırıyorum. Mazlumların hakkını çiğneyen, öksüzlerin ekmeğini yiyen, harama kulluk eden haysiyetsizlere karşı milli ve demokratik bir tepki mutlaka ki 30 Mart 2014 tarihinde verilmelidir. Helalin şefaati dururken haramın şirretine sığınanları iktidardan kovmak ve mahkum etmek artık büyük Türk milletinin bileceği ve yapacağı en tarihi görev olacaktır.' ANKARA,(DHA)
'Bu Kayıttan Sonra Artık Herhangi Bir Davanın Meşruiyeti Kalmış mıdır?'
CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Başbakan Erdoğan'ın cevaplaması istemiyle soru önergesi verdi. Tarhan, soru önergesinde Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e ait olduğu iddia edilen ses kaydını ve Reza Zarrab'ın tahliyesini sordu. İşte o soru önergesi: 'Dün gece bazı internet sitelerinde yayınlanan ve sizinle eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarında, bir dava dosyasından söz edilerek hakiminin 'Alevi' olduğundan bahsedildiği, “2000 arkadaşın” hakim olarak sisteme transfer edildiği, bir dosyanın adı geçen bakan tarafından size getirilip “arz edildiği”, Adalet Bakanından bir dosyanın takibinin istendiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanına bir dosyaya ilişkin “hassasiyetinizin” bildirileceği vb. gibi bir hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün olmayan ifadeler yer almaktadır. Kayıt şu ana kadar yalanlanmamıştır. Ayrıca yardımcınız Bülent Arınç tarafından şantaj ve tehdide maruz kaldığınız söylenmektedir. Size şantaj yapan kişi ya da kişiler kimlerdir, haklarında yasal işlem başlattınız mı? Başlatmadıysanız neden? Siz yönettiğiniz devletin anayasası’nda yazan aşağıdaki hükümleri hiç okudunuz mu? Madde 2 - Türkiye cumhuriyeti…. demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Madde 9 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Madde 138 - Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Okumadıysanız okuyup, aşağıdaki sorulara da cevap verin. Bu hükümlere göre bir Başbakanın Adalet Bakanı tarafından bir davanın takibini istemesi yargıya açık bir müdahale midir, değil midir? Kayıtta geçen ve tarafınızdan dile getirilen, “bu konudaki şeyi bayağı hassas bunların mahkum olması lazım” biçimindeki sözler doğrudan birilerinin ceza alması talimatı değildir de nedir? Adalet Bakanı tarafından bilgisi verilen ve “sisteme transfer edildiği” söylenen bu 2000 hakim “arkadaş” kimlerdir? Reza Zerrab ve bakan çocuklarını serbest bırakan hakim de 2000 kişilik arkadaş grubuna dahil midir? Bir hakimin Alevi ya da Sünni olması sizi neden ilgilendiriyor ki, bu konuda tarafınıza bilgi verilmektedir? Hakim savcıları fişliyor musunuz? Hangi dosya Adalet Bakanı tarafından size sunulmuştur? Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı temaslarınız sonucu dosya konusundaki “hassasiyetinizin” gereğini yapmış mıdır? Yakın çalışma arkadaşlarınızca dile getirilen “orduya kumpas” ve kamuoyunda bilinen adıyla “Ergenekon” ve “Şike” davaları ile diğer siyasi davalar konusunda da benzer görüşmeler yapıp davaları yönlendirdiniz mi? Bu “malumun ilanı” kayıttan sonra artık herhangi bir davanın meşruiyeti kalmış mıdır? Yaptığınız “temaslarla” kaç masum insan hala cezaevlerinde? Adalet dağıtmayı kömür dağıtma düzeyine indirdiniz ya, 'demokrasi bir araçtır, gitmek istediğiniz yere kadar gider, inersiniz' demiştiniz ya. Çıkmaz yola girdiniz, gidecek yolunuz kalmadı, inmeyi düşünüyor musunuz? Yaptığınız hukuk dışı atamalarla bu ülkede artık yargı eliyle seçim güvenliğinden söz edilebilir mi? Söyler misiniz, artık adalet kimin mülkünün, hangi villanın temelidir?' DHA
'Yargıç ve Savcılar, Avukatlar, Hukukçular Göreve'
Adalet İçin Hukukçular, dün ortaya çıkan ve Başbakan Erdoğan'ın Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e doğrudan talimatlar vermek suretiyle yargıya müdahale ettiğinin görüldüğü ses kayıtları sonrasında bir açıklama yaptı. (soL - Haber Merkezi) Adalet İçin Hukukçular, dün ortaya çıkan ve Başbakan Erdoğan'ın Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e doğrudan talimatlar vermek suretiyle yargıya müdahale ettiğinin görüldüğü ses kayıtları sonrasında bir açıklama yaptı. Adalet İçin Hukukçular'ın açıklamasının tam metni şu şekilde: Yargıç ve Savcılar, Avukatlar, Hukukçular Göreve… 4 Mart 2014 AKP hükümeti artık sadece gayrimeşru bir hükümet değil, iktidarda olduğu süre boyunca işlediği suçları ortaya belgeleri ile saçılan bir suç şebekesidir. Dün gece ortaya çıkan ve yargıya müdahalenin boyutlarını gözler önüne seren, başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in telefon görüşme kayıtları, AKP ile yargı mekanizmasının sade bir özetidir. Görüşme kayıtlarında AKP’nin halk düşmanlığı, alevi düşmanlığı, sayıları binleri bulan hakim kadrolaşması, yüksek yargı dizaynı kendini açıkça göstermektedir. Kaset kayıtları ile ortaya çıkanlar malumun ilanıdır. Yıllardan beri belirttiğimiz bu gerçeğin belgeleri ile ortaya saçılması, suç ortaklarının deşifrasyonu ise kimseyi rahatlatmamalıdır. Tüm bu düzenek, sadece bir diktatörlüğün tesisi amacıyla değil; dönüştüremediği, kendine benzetemediği, boyun eğdiremediği bir toplum karşısında, birer savunma mekanizması olarak örülmüştür. Kayıtlarda da ifade etmekten çekinmedikleri gibi, yargı mekanizmaları içinde tek tek bazı hakimlerin “olumsuz” adamlar olmasının karşısında kurullar “onlardandır”. Onlar, yani sırtlarına hakim, savcı cüppesi giyip SPK'nın ve diktatörün bir dediğini iki etmeyenler; Onlar, yani eskiden AKP yöneticiliği yapmış olan ve avukatlıktan hakimliğe geçenler; Onlar, yani, yandaş bir yargı ile bir ülkede diktatörlüğe giden yolu hukuk gibi bir kavramla döşemeyi “iyi bilen”lerdir… Dürüst yargıç ve savcıların varlığının ise AKP’yi en az ayağa kalkmış bir halk kadar korkuttuğu görülmektedir. Yargıda yaptıkları dönüşüm ile yargı mekanizmalarını suç şebekesi haline getiren bu iktidar, artık sadece bir istifa ile kurtulamamalıdır. Ayakkabı kutuları ve baba oğul şebekesi ile halkı soyanların mal varlıklarına el konulmalıdır. Bu suç şebekesinde bizzat yer alan ve görevi adaleti değil, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni koruma halini alan yargıç ve savcılar yargılanmalıdır. Hazirandan beri “Hükümet istifa” diyen ayağa kalkmış bir halkın mücadelesi, aynı mücadelede yer alan hukukçular için bir güç kaynağı olmuştur. Şimdi ise hukukçuların duruşu, AKP’ye boyun eğmeyen bir halk için güç kaynağı olmalıdır. AKP’nin yargıya tescillenmiş, ortaya saçılmış ve kokuşmuş müdahalesi karşısında, gayrimeşru bir hükümetin yargıdan bir gün daha güç almasının önüne geçmek için hukukçular görev başına geçmelidir. Başta TBB, tüm barolar, hukuk kurum ve kuruluşları, yargıç ve savcı örgütlenmeleri tarafından hükümet istifaya çağrılmalı, halka karşı işlenmiş suçların hesabı hep birlikte sorulmalıdır. Ülkemizde hukukçu olmanın artık tek ölçütü budur. Adalet İçin HukukçularsoL